İlklere imza atan trans kadın Demet Demir: “Aşk, siyaset tanımıyor!”
Demet Demir, Yalovalı. Yoksul bir ailenin çocuğu. Ailenin ilk çocuğu kız olunca, anne ve baba erkek çocuk istiyor ve Demet dünyaya gözlerini açıyor. Anne ve baba erkek çocuğa sahip olmanın mutluluğunu yaşıyor. İsim konusunda uzun süre tartıştıktan sonra muhafazakâr Türk geleneklerine uygun ‘Ramazan’ isminde karar kılınıyor. Bundan sonrasını Demet Demir anlatıyor…
Demet, kaç kardeşsiniz?
-Bir kız bir erkek. Ama artık iki kız kardeşiz.
İstanbul’a kaç yaşında, neden geldiniz?
-İstanbul’a geldiğimde beş yaşındaydım. Annemle babam geçinemiyordu, ayrıldılar. Annem, ablamı ve beni İstanbul’a getirdi.
Babanız ne iş yapardı?
-At arabasıyla yük taşırdı ama tembel bir adamdı.
Anne?
-Annem evlere temizliğe giderdi. O dönem Yalova’da fabrika filan yoktu. Her taraf elma bahçeleriyle doluydu. Kadınlar elma toplamaya veya ev temizliğine giderdi çalışmak için.
‘Erkek’ olarak dünyaya gelmiş olmak sizi ne zaman rahatsız etmeye başladı?
-Daha küçük yaşlarda kendimi farklı bir kimliğin heyecanı içinde hissediyordum. Erkeklere ilgi duyuyordum. Ama adını koyamadığım bir şeydi. O yaştaki çocuk ne anlayacak?
Kaç yaşında “Ben erkek değilim” demeye başladınız?
-7-8 yaşlarındaydım. Hep evcilik oynuyordum kızlarla. Kendimi erkek gibi görmüyor, hissetmiyordum. Ergenlik çağında cinsel dürtüler artınca kendimi farklı hissetmeye, kadın olma hayaliyle yaşamaya başladım.
Anne ve babanıza durumunuzu açtınız mı?
-Daha sonraki yaşlarda açıldım. ‘Kız’ olduğumu davranışlarımla, kılık-kıyafetimle anlatmaya çalışıyordum.
Kıyafetlerinizi değiştirdiniz mi?
-Hayır, değiştirmedim ama davranışlarım kız gibiydi.
Ailenize durumunuzu ne zaman açtınız, nasıl tepki aldınız?
-Öz babam ölmüştü. Üvey babam vardı. 1984 yılına kadar anneme babama bir şey söylemedim ama iyiden iyiye bunalmıştım. O dönem 20 yaşlarındaydım, annem ısrarla evlenmemi istiyordu. Köyünden, çevresinden bana kız beğeniyordu; “Şu kız güzel, onu istemezsen şunu isteyelim” diye söylenip duruyordu. Fiziksel olarak erkeğim ama ruhum kadındı. Bunu hissediyorlardı. Evlenirse düzelir, diye düşünüyorlardı. Bir süre oyaladım. Gece okuluna gidiyordum. Okul bitsin bakarız, falan dedim.
Bu arada askerlikten yırtmanın hesaplarını yapıyordum. ‘Çürük raporu’ verdiler. Aileme ‘deli raporu’ aldım dedim. Annem, evlenmem için yaptığı baskıların şiddetini artırmıştı. “Ben aşık olmadığım biriyle evlenmem” dedim. Biraz daha zaman kazandım. Oyalama taktiklerinin sonu gelmişti. Bütün limitler tükeniyordu. Annem köy köy dolaşıp evlenmem için kız arıyordu. İstemeye gidelim, diye tutturdu. Baktım olmayacak; ne olacaksa olsun deyip, onların anlayacağı dilde “Anne ben eşcinselim” dedim. “Benim evlenme gibi bir sorunum yok, beni ister kovun ister kabul edin” dedim. Taksim’i ve çevreyi de öğrenmiştim. Tabii şaşırdılar, şok etkisi yaşadılar. Bu durum karşısında evlendirme, kız arama ısrarından vazgeçtiler.
Annem hâlâ inanamıyordu; gelip geçici bir heves, diye kendini avutuyordu. Seni doktora götürelim, demeye başladı bu kez. “Anne, bu doktorluk bir olay değil” dedimse de, annem umudunu hâlâ koruyordu. Bu kez hocalar, muskalar ve okunmuş sular devreye girdi. Annem ısrar ediyordu; “Doktorlar bilmez, hocalar bilir’ demeye başladı. Isparta’dan Afyon’a kadar gitmediği hoca kalmadı. Bir şeyler getirdi, okunmuş sular. İçmemi istedi, içtim; “Bak anne, bunların hiç faydası olmadı” dedim. Annem, “Biraz zaman geçsin, düzeleceksin” diyordu. Bir süre sonra kadın kıyafetleri giymeye başladım. Bir yıl evde öyle kaldım. Makyajıma, eteğimin boyuna karışmaya başladı; “Göğüs dekolten çok açık” falan diyordu. Bu iş beni sarmamaya başladı, evden ayrıldım. Cinsiyet değiştirme ameliyatı olana kadar, “Bu çocuk düzelir” diye umutluydu. Ne zaman ameliyat oldum, kadın kimliğimi aldım; umutları kaybolup gitti.
Evden ayrılınca nereye gittiniz?
-Trans arkadaşımın yanına gittim. Bir süre onunla kaldım. Daha sonra başka bir arkadaşımla kaldım. Cihangir Başkurt Sokak’taydık o zaman.
Kaç yıl ‘seks işçiliği’ yaptınız?
-Biz ona ‘seks işçiliği’ demiyoruz, ‘fuhuş’ diyoruz. Yaptığımız iş, işçilik kavramına girmiyor sosyalist literatürde. 20 küsur yıl fuhuş yaptım. Daha önceleri erkek kılığında Taksim’e gitmiştim. Para karşılığında fuhuş yapıldığını bilmiyordum, öğrenince şaşırdım. Evden ayrılmışım, ihtiyaçlar var; ev kirası, bakım, hormon tedavisi... Fuhuş yapmaktan başka şansımız yok. Kaç tane fuhuş yapmayan trans kadın var? Kim iş verir trans kadına?
Müşterileriniz arasında nasıl insanlar vardı?
-Her meslek grubundan insan vardı. İş adamı da vardı futbolcu da, ünlüsü de ünsüzü de. Aklına kim gelirse.
Genelev patronlarının bir dönem trans kadınlar için ‘Müşterilerimizi alıyorlar. Böyle devam ederse genelevleri kapatacağız’ dedikleri sıkça konuşulurdu. Doğru mu?
-Doğru. Genelev patronları dönemin emniyet amir ve müdürlerine rüşvet verip bizlere baskı uygulatırlardı.
Az değil, 20 yıl fuhuş sektöründe çalıştınız. Bu süre içinde polise rüşvet verdiniz mi?
-Tabii ki. Vermezsen rahat çalışamazsın.
İlk ilişkinizi hatırlıyor musunuz?
-Nasıl hatırlayayım, aradan 40 yıl geçti. İlk İlişkim Ülker Sokak’tan önceydi.
12 Eylül Sürecini de yaşadın, kısaca anlatır mısın?
-12 Eylül bir kâbustu. Taksim’i yeni öğrenmiştim. Bülent Ersoy’u öğrenene kadar dünyada tek başıma olduğumu düşünüyordum. İletişim zordu, şimdiki gibi değildi. İnsanlar birbirlerini bulmak için can atıyorlardı. Bizden önceki kuşak da aynı şeyi söylüyordu; “Bir ben, bir de Zeki Müren var sanıyordum” diyorlardı. Mekânlar sayılıydı. Dönemin translarına çok eziyetler, baskılar yapıldı. Şehir dışı sürgünler yaşandı. O dönem ailemle kaldığım için sürgün yaşamadım, kıl payı kurtuldum sürgünden. O dönem uzun saçlara tepki vardı. Üç kez Sirkeci Sansaryan Han’da falakaya yatırıldım cinsel kimliğimden dolayı. Bıyıklı sakallı insanları birahaneden almışlardı, eşcinsellerin gittiği yer diye. Bizi -Cankurtaran’daki- zührevi hastalıklar hastanesine gönderirlerdi. Biz oraya ‘Cancan’ diyorduk…
Sonra Bülent Ersoy’a sahne yasağı getirdiler. Yasak gelince trans kadınlar işsiz kaldı, fuhuş arttı. Yolda yürürken alırlardı beni, gözaltı süresi 10 gündü. Falaka, kaba dayak, hakaret, insanı canından bezdirirlerdi. Beyoğlu’nda alınıyorduk, oradan ahlak şubeye, ahlak şube Cancan’a gönderiyor. O dönem haftada üç gün muayene vardı; pazartesi, çarşamba, cuma. Perşembe günü alırlardı, cuma günü Cancan’a götürmeyip tutarlardı. Muayene için 10 gün karakolda bekletiyorlardı.
Karakolda taciz falan var mıydı?
-Amirin pozisyonuna göre değişirdi. Polis küfür de ediyordu. O dönem trans kadınlar baskılar karşısında psikopatlaşmışlardı. Kendini kesen mi ararsın, karakolun camlarını indiren mi? Psikopatlık yapmazsan daha fazla eziyet ediyorlardı. Bir savunma silahıydı, başka yapacak bir şeyimiz yoktu. Bazı polisler ‘bunlar deli’ diye üzerimize fazla gelmezlerdi. Polis, pazara giderken alıyor, otostopa çıkarken alıyor, kulübe gidiyorsun alıyor, ev basılıyor evden alıyorlar… ‘Yeter!’ diyorsun.
Kaç yılında ameliyat oldunuz?
-1996’da İstanbul’da oldum. Geç oldum. 1980’lerde başlayan sahne yasaklarına, kadın kimliği alma yasağı da eklenmişti. 1996’da yasak kalktı, ameliyat oldum.
Ameliyat olduktan sonra psikolojik rahatsızlık yaşadınız mı?
-Neden yaşayayım, tam tersi rahatladım. Gerçek kimliğime kavuştum. Ben kimliğimle barışık insanım. Bazıları hevesten, özentiden ameliyat oluyor.
Ameliyat olduktan sonra pişman olan var mı?
-İki üç arkadaşımdan duydum. Bu arkadaşlar “Bugünkü aklım olsa kestirmezdim” diyorlardı.
Ameliyat ne kadara mal oldu?
-1996 yılının parası ile 3 bin dolara. İyi bir doktor çıkana kadar bekledim.
Fuhuşa son noktayı ne zaman koydunuz?
-10 seneyi geçti. 2004 yılında isteğe bağlı emekli oldum. Yaşamı garantiye aldıktan sonra; ‘Yeter, buraya kadar’ dedim ve noktaladım. Dernek ve parti işleriyle uğraşmaktan zaman da bulamıyordum çalışmaya. Fuhuşu bıraktıktan sonra az parayla yaşamaya alıştım. İlk zamanlar zor geliyordu ama alıştım.
İlk siyasi harekete katılmanız, başlamanız nasıl oldu?
-Siyasete İGD’de başladım. 1982 yılında cinsel kimliğimden dolayı ihraç edildim. Daha sonra İbrahim Erenlerin kurduğu Radikal Demokratik Yeşil Parti’de çalıştım. İki dönem ÖDP Beyoğlu İlçe Yönetim Kurulu’nda görev aldım. 1999 seçimlerinde ÖDP’den Belediye Meclis adayı idim. Türkiye’de ‘trans kadın’ olarak ilklere imza attım. Translara sol hareketin kapısını açan benim. İHD’ye üye oldum. 2007’de üçüncü sıradan ÖDP Isparta milletvekili adayı oldum. İstanbul’dan olacaktım ancak Ufuk Uras İstanbul’dan aday olunca zorunlu olarak Isparta’dan aday oldum.
Translar, eşcinseller ve travestilerin büyük çoğunluğu muhafazakâr dünya görüşüne yakın. Hâlbuki solda olmaları gerekmez mi?
-Doğru, dünyaya soldan bakmaları gerekir ama onlar da bu toplumun içinden çıkıyorlar. Birçok baskı görmelerine rağmen değişimde sıkıntı yaşıyorlar.
Translar arasında namaz kılan, oruç tutan var mı?
(Gülüyor.)
-Olmaz mı? Bazı translar Ramazan ayında ve kandillerde çalışmazdı. Şu an bazı translar Cuma günleri mesaj atıyor, ‘hayırlı cumalar’ diye. Engelliyorum, kızıyorum, bayramları ve kandilleri anladık ama ‘hayırlı cumalar’ neyin nesi? Hatta türbana girip hacca gidenleri de biliyorum. Fuhuşu bıraktılar.
Oturduğunuz ev size mi ait?
-Evet, bana ait. Dernek ve parti işleriyle uğraşmasaydım en az 10 evim olurdu şimdi. Toplantıya gidiyordum, çalışamıyordum. Maddi kayıplarım çok oldu. Arada pezevenklik yapsaydım abat olurdum.
Translarda ‘sınıf atlama’ durumu oldu mu?
-Olmaz mı, oldu tabii. Ben çalışmaya başladığımda transların durumu iç açıcı değildi. Tarlabaşı’nda iki odalı evlerde, üç dört kişi kalınırdı. 12 Eylül’den sonra translara rağbet arttı. Durumunu düzelten Cihangir’e geçti. Cihangir’de gettolaşma oldu. Sonra iyi para kazanıldı burada. Bir ara ev çalıştırmaya başlayan travestiler bile ortaya çıktı. O zamana kadar ‘patron’ travesti, trans yoktu. Herkes kendine çalışıyordu. Cihangir’de usturuplu çalışıldığı için ben de oraya geçtim. Cihangir de dağılınca, birçok kız E-5’e çıkmaya başladı.
Bir dönem E-5’teki trafik kazalarında çok travesti ve trans öldü, hatırlıyorum…
-Evet. Dört yılda 50 canımız hayatını araba çarpması sonunda kaybetti. Bir ayda üç arkadaşımızı kaybettiğimiz oldu.
Eskiye oranla, Türkiye sol-sosyalistlerinin LGBT bireylere bakışında değişiklik var mı?
(Derin nefes aldı, bir ‘of’ çekip devam etti:)
-LGBT bireyler, cinsiyet üzerinden insanların eleştirilemeyeceğini anlatmaya çalıştı; çok mücadele etti, hâlâ da ediyorlar. Geçmişe göre bu yolda önemli mesafeler alındı. Toplum zor değişiyor, dönüşüyor. Sol-sosyalist partiler, LGBT bireylerle daha sıcak ilişkiler kurmaya başladı.
Ev sahiplerinin translardan çok yüksek kiralar istedikleri doğru mu?
-Evet. Çok acımasız ve insafsızlar. Bin liralık evi 2-3 bin liraya kiraya verdiler. Biz de iki üç kişi bir araya gelip ev tutmak zorunda kaldık. Kafasını kullanan kendine ev aldı.
Transların ‘altın çağı’ ne zamandı?
-1990’lar transların altın devriydi. Para basıyorduk. Hiç makyaj yapmamıza gerek yoktu. Bir sürü insan geliyordu. 2000’lerden sonra piyasa bozulmaya başladı. Eskiden Beyoğlu’nda yaşıyordu translar, dağıldılar. Kurtuluş, Beylikdüzü, Kartal’da çalışmaya başladılar. Şimdi büyük çoğunluğu internetten çalışıyor. Artık karın tokluğuna çalışıyorlar. Suriye’den, Rusya’dan, Türki Cumhuriyetlerden gelenler var.
Sevgilin var mı?
-Yok. 10 yıl önce platonik aşk yaşadım. 20 yıl önce birinden ayrıldım. Hep kalleşlik gördüm. Para beklentileri oluyor. Aileleri kabul etmiyor; çocuk doğuramazsın, diyor. Birçok nedeni var. Ama evlenen translar da oldu. Erkekler, trans kadınlarla aşk yaşamaya cesaret edemiyor. Aşk hayatım kötü gidiyor.
Kaç yıldır 1920 TKP ile birlikte hareket ediyorsun?
-6 yıl olacak. Benim siyasi geleneğim. ‘Kan çekiyor’ derler ya.
LGBT’ler proje karşılığında çok paralar aldılar, doğru mu?
-Evet, aldılar. Alınan paralar doğru ve akılcı kullanılsaydı, birçok insana iş alanı açılabilirdi. Para nedeniyle insanlar birbirlerine girdi. Kavga, gürültü, yalan…
‘Hortum Süleyman’ diye bilinen Beyoğlu Ekipler Amiri Süleyman Ulusoy döneminde travesti ve translar çok çekti değil mi?
-Hortum Süleyman döneminde, 1991 yılında Başkurt Sokak’taki evimden gözaltına alındım ve iki ay cezaevinde yattım. Yoğun işkencelere maruz kaldım. İHD’den Avukat Eren Keskin geldi. Hortum Süleyman, ‘Bir transın avukatı mı olurmuş’ diye şaşırdı ve gıcık oldu. Avukatım gittikten sonra bizi ‘macera’ya taktı. O dönem ‘macera’ denen bir şey vardı. Şüpheli ya da suçluyu karakol karakol gezdirip avukattan kaçırırlardı. Amaç yıldırmaktı. Avukat Eren Keskin ve Avukat Ercan Kanar’ın içinde bulunduğu sekiz kişilik avukat grubu peşimizden bizi takip ediyor ama yetişemiyorlardı. Polisler bizi sürekli kaçırıyorlardı. Hasköy Karakolu`nda yetişti avukatlarımız bize. Toplam 5 gün sürmüştü ‘macera’.
Kulaksız Polis Merkezi`nde, içimizden birkaç trans arkadaşımıza polisler tecavüz etti. O dönemde merhum gazeteci Savaş Ay’a Tempo Dergisi için röportaj vermiştim. O haber sayesinde kimi zaman polislerin şiddetinden kurtuldum. Savaş Ay, benim evimde benle birlikte kadın kılığına girmişti ve sokaklarda nasıl ayrımcılığa uğradığımızı görmüştü. O haberle ödül de almıştı. Sonrasında para için, reyting için değişmişti Savaş Ay.
Hortum Süleyman, bir gün gündüz vakti beni sokakta gördü, yine gözaltına aldı. Neden gözaltına aldığını sordum; ‘homoseksüel olmaktan dolayı’ aldığını söyledi. Ben de kendisine, Atatürk’ün çıkarttığı yasaya göre eşcinselliğin suç olmadığını, bütün vatandaşların eşit olduğunu anlatmaya çalışıyordum. Bir anda bana, ‘Ne, Atatürk’e homoseksüel mi diyorsun?’ dedi. Tutanak tuttular, sözde ben sarhoşmuşum ve bağırıp çağırmışım karakol içinde. ‘Atatürk de eşcinsel olmasa biz bu kadar rahat edemezdik’ diye de beyanımın olduğunu yazmışlar. Bütün bu durumların ardından cezaevine girdim. Hortum Süleyman’a 50 bin TL`lik tazminat davası açtım, yaklaşık iki yıl sürdü mahkeme ve görevsizlik kararı nedeniyle dava düştü.
1980 yılı 1 Mayıs’ında cezaevine girdiniz değil mi?
-Siz nereden biliyorsunuz?
Devam eder misiniz?
-1980’de 1 Mayıs yasaklanmıştı. Bakırköy’de korsan miting koyduk. Yakalanıp yargılandım, cezaevine girdim.
Hangi cezaevi?
-Toptaşı Cezaevi. Biz oradayken cezaevi yandı. Canımızı zor kurtardık. Ben İGD’liydim. Cezaevinde bir arkadaşımla aşk yaşamaya başladım. Komün sorumlusuydu ama sekter biriydi. Sonra başka birisi komün sorumlusu oldu; benim durumumu anladılar, ihraç ettiler beni komünden. O dönemler eşcinsellik, trans benzeri sözleri ağzınıza alamazdınız. Solun lügatinde böyle kavramlar yoktu.
Yeni gelen komün sorumlusu ile ilişikleriniz nasıldı?
-Onunla da derin aşk yaşadım. Ama daha sonra görüşemedik. Bir başkasıyla flört etmeye başladım. Gençlik işte, daldan dala konuyorsun. Yangın sonrası, Sağmalcılar Cezaevi’ne götürdüler bizi. İki gün kaldıktan sonra Kütahya Tavşanlı Cezaevi’ne gönderdiler. Burada 8 ay yattım. 15 ay ceza almıştım.
Kütahya Tavşanlı Cezaevi’nde neler oldu?
-Neler olacak; birisi bana sarkıntılık etti, kavga ettik. Çok fazla dillendirilmedi. Fakat başka bir şey daha oldu; Halkın Kurtuluşu’ndan birine sırılsıklam aşık oldum. Siyasi olarak tezattık ama aşk işte. Aşk siyaset tanımıyor ki!
Bir ödülünüz olduğunu biliyorum…
-Evet, 1997 İnsan Hakları Ödülü aldım. ABD’de eşcinsel hakları için mücadele edenlere veriliyor.
İleriye dönük projeleriniz var mı?
-Şu anda yok. 1920 TKP’nin il yöneticisiyim. Parti Meclisinde ve İlerici Kadınlar Derneği’nde görevim var. İlerici EBT’yi kurduk.
Demet Hanım, teşekkür ederim. Yolunuz açık olsun.
-Sağolun, sizin de.
Kaynak: https://storia.me/tr/@ahmetkulsoy/ilklere-imza-atan-trans-36xopo
|
|
Eklenme Tarihi : 08.02.2018 |
Haber Editörü : GaBiLe |
«« GERi
|
Bu haber 205025 kez okundu.
|
Haberi Paylaş |
Face
|
Blog
|
Frien
|
Mysp
|
Twit
|
|
Not: Bu sayfalarda yer alan yorumlar kişilerin kendi görüşleridir. Yazılanlardan gabile.com sorumlu tutulamaz.
Habere Yorum Yaz |
|
Dünya Gerçekten De Erkeklerin penisi Etrafında Dönüyor Yaaa... Erkek Yatırsın, Becersin, Rahatlasın, Keyfine Baksın... Erkeklerin Cinsel Açlığı Bitmiyor. Erkekler Olmasaydı, Hayatımızda DAHA AZ ACI Olurdu. Çarkın Dişleri Arasında Ezilenler De Kadınlar Ve Eşcinseller Oluyor. Kadınlar Herşeyiyle Iğrenç Kocasına Artık Daha Fazla Tahammül Edemeyince; Boşanmak Istiyor, Ama Kocası Onu Öldürüyor... Gırtlağını Kesiyor, Bıçaklıyor Ya Da Kafasına Sıkıyor. Erkeklerin Katletme Arzusu Bitmiyor...
Yazan : Calgary
Beğen (1 kişi bu yorumu beğendi.)
|
|
yolun zor ama net ,ALLAH YARDIMCIN OLSUN
Yazan : korayyy23
Beğen (2 kişi bu yorumu beğendi.)
|
|
Soru 1 neden sol görüşlü olmak zorundayız soru 2 Gizlediğin o aşkın kim.film gibi hayat okudukça bi sonrasını merakla okudum.
Yazan : Lockamm
Beğen
|
|
merhaba hayat hikayeniz hemen hemen tüm eşcinselin aynısı cesaretiniz ve mücadeliniz için teşekür ederim malesef mafke aldında yaşayan çok evli yada bekar eş cinsel var bu cesaret yok onlarda durumları madii olarak iyi olan eş cinseler zor durumda olan çaresiz kalan eş cinselere destekçıksınlar bana değmeyen yılan bin yaşasın demesinler o yılan dolaşıp bir gün gizli maske altında sinsice yaşayan eş cinseleri o yılan ısırsa yanlarında etrafında kımse bulamazlar tek kalırlar dünya hayat paylaştıkça güzel tercihlere saygı duyarak yaşamak gerekir toplumda sevmek zorunda değil kimse birbirini ama aynı toplumdayız saygı duyarsak bırbirimizin yaşamına hayat güzel geçer kin öfke olmaz her kes kendi kaderini yaşar kendi günahında her kes sorumlu kımse kımsenın ahlak bekçisi olmasın kendi hayatına kendi günahlarına baksın eşcinselere karşı olanlar karışanda gizli eçcinselerdir hetero kılıgında dolaşanlardır cisel tercihlere saygı saygı her bırey birbirine duyarsa barış kardeşlik olur dünyada yaşanacak gezegen olur
Yazan : efsanemayki
Beğen (5 kişi bu yorumu beğendi.)
|
|
Sevgili Demet seninle gurur duyuyoruz, iyi ki varsın..
Yazan : Olgun_ist
Beğen (2 kişi bu yorumu beğendi.)
|
|
Onurlu kişiliğin,dünya görüşün ve yiğitçe mücadelen için sana selam olsun.
Yazan : sansuz
Beğen (1 kişi bu yorumu beğendi.)
|
|
Niye illede sol da olmak gerekiyormus. Sacma geldi . herkes özgür madem kim neyi yakın görüyorsa ona yakin durur
Yazan : hakanasil
Beğen
|
|
Sağol arkardaş anlatıkların bir filim olur çok çekmişsın ama şimdi rshatsın inşallah bundan sonra başarılar dilerim
Yazan : memleket
Beğen (2 kişi bu yorumu beğendi.)
|
|
Bu ülkede yaşamak bir tür ÇİLEDİR aslında. Gençken, açmamış bir gonca iken, güzelken, bir içim su iken; boynunuzu kırarlar, sizi koparıp ezerler. Herkesin begendiği biriyken, birden ahlaksız, rezil olarak anılırsınız. Bu ülkede 1970`lerden beri, binlerce eşcinsel, trans öldürüldü. Bu insanları anan, hatırlayan var mı? Yok , bunlar savrulup gittiler... tıpkı yağmurda kaybolan gözyaşları gibi... İçimdeki nefret o kadar büyük ki, bana yapılanlar, başıma gelenler, uğradığım haksızlıklar, sadece allah belanızı versin demek geliyor içimden. Bir tek eşcinsel ben değildim, ama ödediğim bedeller çok ağır oldu. Benimle birlikte yola çıkanlar, bir köşede ölüp gittiler. Sadece birkaç kişi kaldı o yıllardan geriye kalan... Çok korkunç bir dönemdi, ama bitti....
Yazan : Calgary
Beğen (5 kişi bu yorumu beğendi.)
|
|
Ben mafya ve çetelerden korkmam.
Politika altından siyaset güdenlerden korkarım.
Yazan : StanbLue_
Beğen (2 kişi bu yorumu beğendi.)
|
|
|
|
harika birisin,
hayattaki basarilarinin ve mücadelenin bitmedini bilmek beni sevindirdi.
Yazan : Alm_p
Beğen (2 kişi bu yorumu beğendi.)
|
|
Mükemmel
Onurlu bir direnişin dimgesi hayatında kimseye boyun eğmeyen koca yürekli..
Yazan : YAHEP
Beğen (3 kişi bu yorumu beğendi.)
|
|
Vay be kadın neler neler yaşamış... Allah sağlıklı uzun ömür versin de bu cehenneme daha çok kova su taşısın.
Yazan : gokhan000
Beğen (1 kişi bu yorumu beğendi.)
|
|
çok güzel kalpli bi insan olduğunu hissediyorum
Yazan : bi_sen_gitme
Beğen (5 kişi bu yorumu beğendi.)
|
Yorum yazmak için login olunuz
|
|
|